
İkizdere Çağrantaş yaylası... Oturduğumuz yerin önündeki çukurumsu alanda bir zamanlar babam ve amcamın 3 katlı ahşap hanı yükselirdi... Binbir hatırsasını saklar bu yer babamın, özlemlerini, geri gelmeyecek günleri...Bu bölgeye İkizdere ve Çayeli'nden yayla göçleri olurdu... Onlarca at, yüzlerce hayvan doluşurdu yarıgöçebe zamanlarda... Kuşçular gelirdi gözlerine perde indirilmiş şahinleriyle caka satarak... Ortalık insan, çocuk ve hayvan sesleriyle şenlik alanına dönerdi... Handa konaklanır, mıhlamaya mısır ekmeği eşliğinde kaşıklar sallanır, gürül gürül yanan soba etrafındaki sedirlerde yorgunluk horultularına karışan hatıra dolu sohbetler edilirdi... Şimdilerde artık herkes "İstanbullu" oldu... Boşaldı dağlarımız, yaylalaımız ve köylerimiz... Bir yeni pantolonun, bir plastik oyuncağın hayaliyle gurbetteki babasını özlese aylarca yine de tebessümü yüzünden eksik etmeyen o çocukların yaylası yok artık...Soğuktan tireyerek yağmur altında oyun oynayan; çamurlu, tezek kokan yayla yollarını kahkahalarıyla süsleyen o çocuklar da yok artık... Şose de olsa yolu var, elektriği var yaylamızın... Cep telefonu ve hatta interneti var... Ne dersiniz, kayıptamıyız yoksa karda mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder