12 Haziran 2012 Salı

Tanrıdağlarının zirvesini aşıp ta güney eteklerine kıvrıla kıvrıla inerken her dönemeçte karşınıza hiç ummadığınız manzaralar çıkar. Karpostallardan fırlamış gibi önünüze düşen bir yerleşim yerinde bir cami ile kiliseyi karşı karşıya görürsünüz. Kilise bakımlıdır, cami bakımsız. Kilise mağrurdur, cami mazbut. Veya öyle gelir size... İçinizde değişik duygular çarpışır. Vaktin ne olduğuna aldırmadan namaz kılmak istersiniz. Görürsünüz ki tertibat dedeler zamanından kalma. "-Hanım ibriği doldur, abdest vaktidir..." Sesiniz tarihten fırlamış gibi buyurgan ve yüksek perdedendir ve farkında olmadan böyledir... Söğüt hışırtıları altında sıyırıp paçaları alınan abdestin tadı uzak zamanlarda çöl sıcağına düşen serinliğe çalıyor... Haydi namaza... Arada saçlarını okşadığımız çekik gözlü balalar da lezzetimizin kaymağı... Artık vuralım yollara, Fergana'ya daha çok var...

1 yorum:

murat dedi ki...

Allah kabul etsin hocam....