17 Temmuz 2010 Cumartesi

Balagaj-Bosna Hersek, Haziran 2010, Sarı Saltuk Türbesinin Dibinde Çayımızın Deminde Geçmişten Geleceğe Düş Köprüsü Kuruyoruz

Balkanlar Turan'ın neresindedir sahi? Osmanlının tükendiği noktada Türkiye adlı yeni bir filiz Türklüğün "dünya durdukça var olacağız" ümdesine hayat verdi. Balkanlarda ise Osmanlı ölmedi, can çekişiyor.

Mostar'da Hırvat topçular sadece bir köprüyü değil, bir türlü can vermeyen Osmanlı Türk medeniyetini hedef aldı. Belgrad Osmanlı'yı kazısa da büsbütün yine de "kale maale"den tutun binlerce Türkçe kelimeyle farkında olmasa bile Osmanlı ile yaşıyor.

Bosna, öldürmekle, yıkmakla, yakmakla, yok etmekle tükenmeyen Osmanlının taa kendisidir. Gülbaba hala Macaristan'da yatarken Balkanlar'da her dağ belinde, her yol çatımında, her kuş uçmaz kervan geçmez yücelerde bir Sarı Saltuk türbesi vrdır ki ebedi risaletin mührü gibi sarmalar bir zamanların vatan toprağını.

Üsküp, Gostivar, Manastır, Kalkandelen ve ey rüyalarımda çığlıklarımı hafif dalgalarıyla yatıştıran Ohri sizler neler yaşadınız ve neler gördünüz? Bitap akıncı türkülerinin bakiyesi mahzun şehirler ve illa da üzerinize düşürülmek istenen haç gölgesiyle kahırlı, zamana direnen minareler, siz neler yaşadınız?

Bu gidiş nereye? Priştine de tükenen Türkçe Prizren de kısık ve kesik öksürük gibi çıkıyor boğazlardan. Geriye Mamuşa'dan başka ne kalır İpek dahi unutmuş sa Türkçesini?

Bulgaristan ve Yunanistan ise medeniyetimizle aramıza vize duvarı ören AB'nin haçlı uçbeyleri gibi karşımzda, kaba ve kabadayı! Tarih böyledir dostum. Diyalog için uzattığın elin aslında "boynum kıldan incedir, bütün ülkü ve heveslerimi terk ediyorum, emrinizdeyim işte ey ehli salip" demek olduğunu bilenler bilir de ülkemin bilmesi gerekenleri bilmez. Kahrıma ortak aramıyorum, kendi yalnızlığımla kederleneyim, bırakın ben böyle tükeneyim!

Bilge Aliya İzzetbegoviç kişiliğinde Balkanlar'da hala "kendisi olarak yaşamaya direnen ruhu" ve elbette şehitlerimizi, soykırım kurbanlarını rahmetle anıyorum...

Hiç yorum yok: